Son bir ay içinde Mannheim ve Solingen
kentlerdeki aşırı İslamcı terör saldırıları Almanya'nın göçmen politikalarını değiştirmesine neden oldu; hükümet düzensiz göçü engellemek ve sığınmacı sayısını sınırlandırmak için katı önlemler
alarak, harekete geçti. Göçmen düşmanlığıyla suçlanan ve giderek güçlenen sağ popülist AfD’nin en güçlü ikinci parti konumuna yükselmesi sığınmacılarla ilgili tartışmaları daha da
alevlendirirken, hükümet şaşırtıcı bir hamleyle önümüzdeki altı ay boyunca Almanya’nın toplam 3 bin 900 km. uzunluğundaki tüm sınırlarından kara yoluyla girişlerde kontrollere başlanmasını
kararlaştırdı.
İçişleri Bakanı Nancy Faeser, şimdiye kadar
sınır kontrollerinin yapıldığı Polonya, Çek Cumhuriyeti, İsviçre ve Avusturya’ya ek olarak Fransa, Lüksemburg, Hollanda, Belçika ve Danimarka sınırlarında da geçici kontrollerin başlatılacağını
açıkladı.
Pazartesi günü itibariyle kara yoluyla gelmek
isteyenler için yeni bir dönem başlıyor. Almanya ve AB vatandaşları ile Almanya'da oturumu olan Türk vatandaşlarının kimlik göstermeden sınırlardan geçmesi askıya alınacak. Schengen vizesi
olanlar da havalimanlarındaki gibi gerekli belgeleri göstererek giriş yapabilecekler; buna karşılık ülkeye giriş hakkı bulunmayanlar daha önce bulundukları ülkeye geri gönderilecek. Sınırda
kimliği tespit edilemeyen ve geri gönderilemeyenlerin başka bir ülkede iltica başvurusu yapıp yapmadıklarını belirleyebilmek için de bu kişiler geçici süreyle mülteci merkezlerinde alıkonulacak.
Kontroller için Almanya'nın tüm kara sınırlarında, sabit ve mobil kontrol noktaları oluşturulabilecek.
Scholz’dan AB
ülkelerine sitem
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, sınır
kontrollerinin genişletilmesini, diğer AB ülkelerinin Dublin 2 olarak bilinen sistem kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemesiyle gerekçelendirdi.
Almanya’yı tek başına hareket etmekle ve
Schengen Anlaşması‘nı devre dışı bırakmakla suçlayan Polonya ve Avusturya gibi bazı AB komşularının eleştirilerine atıfta bulanan Scholz, "Elbette Avrupa hukukuna uyacağız, ancak yine de sınır
kontrollerini arttırmak zorundayız. Maalesef komşularımız yapmaları gerektiği gibi hareket etmiyorlar; bu da gerçeğin bir parçası" dedi.
Mültecilerin çoğunun kara yoluyla Almanya
sınırına geldiğini ve bu süreçte koruma başvurularını yapmaları gereken birçok Avrupa ülkesinden transit geçebildiklerini hatırlatan Almanya Başbakanı, "Bu durumlarda sığınmacılara, ‘Sığınma
işlemini yapman gereken yerde yap’ dememiz gerekiyor" diye konuştu. Polonya Başbakanı Donald Tusk, Alman hükümetinin kararını "kabul edilemez" olarak nitelendirmiş, Avusturya hükümeti de
Almanya'nın geri göndereceği kişilerin kabul edilmeyeceğini duyurmuştu.
Dublin Anlaşması, Avrupa Birliği üyesi ülkeler
arasında sığınma başvurularının hangi ülke tarafından değerlendirileceğini belirliyor. Anlaşma sığınmacıların AB’ye ilk adım attıkları ülkede sığınma sürecini başlatmalarını öngörüyor. Ancak çok
sayıda sığınmacının ilk girdikleri AB ülkeleri olan Bulgaristan, İtalya ve Yunanistan yerine, Almanya’ya başvuru yaptıkları, söz konusu ülkelerin sığınmacıları kayıt altına almadan Almanya
yönünde özellikle Avusturya ve Polonya gibi komşu ülkelere gitmelerine izin verdikleri biliniyor.
Almanya İçişleri
Bakanı: “Kontroller rastgele yapılacak”
Bugün yaptığı bir açıklamayla alınan kararı
savunan Almanya İçişleri Bakanı Faeser ise, Pazartesi günü genişletilmiş sınır kontrolleriyle "düzensiz göçü daha da azaltmak, insan kaçakçılarını engellemek, suçluları yakalamak, radikal
İslamcıları tespit ederek, durdurmak" istediklerini söyledi. Geçici sınır kontrolleriyle ilgili olarak AB Komisyonu’na bildirimde bulunduklarını söyleyen Faeser, sınırlarda kontrollerin rastgele
yapılacağını ve uzun kuyruklara ve tıkanmalara neden olmayacağını öne sürdü. Polis Sendikası ise, Almanya’nın özellikle Fransa, İsviçre, Avusturya ve Polonya sınırlarında uzun kuyruklar
oluşacağından yola çıkıyor; bu da sınır bölgelerinde yaşayanlar için diğer ülkede çalışmak ya da oturmak isteyenler için çok yaygın bir durum.
Nine Rieke